12 bin yıllık bir öykünün ayak izlerine doğru gidiyoruz. Tarımın ve Atalık tohumların doğduğu yere. Göbeklitepe'ye. Yanımda Hatay'da yetiştirdiğimiz bir deste Karakılçık buğdayı var. Bu, onun doğduğu topraklara geri dönüş yolculuğu. M.Ö. 9600 yıllarında başladığı düşünülen buğdayın kadim hikayesinin anlatıldığı yere.
Almanya'da bulunan Max Planck Enstitüsü, yaptıkları araştırmalar neticesinde 338 buğday çeşidini karşılaştırıyor ve tüm buğdaylarin atasının Göbeklitepe ve Karacadağ bölgesinde yetiştiğini öne sürüyor.
Yapılan kazı çalışmalarında ve bölgede yapılan radyokarbon ölçümlerinde zengin bitkisel kalıntılar barındıran derin katmanlara rastlanıyor. Tespit edilen ve öğütülmüş, ıslatılmış ve mayalanmış tohumlarda ortaya çıkan oksalik asit tuzu, insanlığın ilk buğday ile tanışmasının bu bölgede olduğu fikrini güçlendiriyor. Bu fikirden yola çıkarak tarımın bir yerleşik yaşam nedeni olmadığı ve aslında yerleşik yaşamın sonucu olduğu da düşünülebilir.
Bugün Atalık tohumlarımız da birçok canlı gibi soyunun tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya. Biliyoruz ki yerli ve Atalık tohumlarımızı kaybettiğimizde geleneksel beslenmeyi de kaybedeceğiz.
Şimdi iki kadim dostun kavuşma öyküsüne tanık olacağım. Çünkü bu tohumların içinde onlarca medeniyetin ruhları saklı.
Anasayfa
Yazarlar
Ünal Kahraman
Yazı Detayı
Bu yazı 717+ kez okundu.
12 Bin Yıllık Bir Öykünün Ayak İzlerine Doğru Gidiyoruz
12 bin yıllık bir öykünün ayak izlerine doğru gidiyoruz. Tarımın ve Atalık tohumların doğduğu yere. Göbeklitepe'ye. Yanımda Hatay'da yetiştirdiğimiz bir deste Karakılçık buğdayı var. Bu, onun doğduğu topraklara geri dönüş yolculuğu. M.Ö. 9600 yıllarında başladığı düşünülen buğdayın kadim hikayesinin anlatıldığı yere.
Almanya'da bulunan Max Planck Enstitüsü, yaptıkları araştırmalar neticesinde 338 buğday çeşidini karşılaştırıyor ve tüm buğdaylarin atasının Göbeklitepe ve Karacadağ bölgesinde yetiştiğini öne sürüyor.
Yapılan kazı çalışmalarında ve bölgede yapılan radyokarbon ölçümlerinde zengin bitkisel kalıntılar barındıran derin katmanlara rastlanıyor. Tespit edilen ve öğütülmüş, ıslatılmış ve mayalanmış tohumlarda ortaya çıkan oksalik asit tuzu, insanlığın ilk buğday ile tanışmasının bu bölgede olduğu fikrini güçlendiriyor. Bu fikirden yola çıkarak tarımın bir yerleşik yaşam nedeni olmadığı ve aslında yerleşik yaşamın sonucu olduğu da düşünülebilir.
Bugün Atalık tohumlarımız da birçok canlı gibi soyunun tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya. Biliyoruz ki yerli ve Atalık tohumlarımızı kaybettiğimizde geleneksel beslenmeyi de kaybedeceğiz.
Şimdi iki kadim dostun kavuşma öyküsüne tanık olacağım. Çünkü bu tohumların içinde onlarca medeniyetin ruhları saklı.
Ekleme
Tarihi: 17 Ağustos 2021 - Salı
12 Bin Yıllık Bir Öykünün Ayak İzlerine Doğru Gidiyoruz
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.